bugün

entry'ler (164)

semih kaplanoğlu

60. Berlin Film Festivali Berlinale'de, "Bal" filmi ilk olarak "Ökümenik Jüri Ödülü"nü aldı.
Semih Kaplanoğlu, ödülü alırken yaptığı konuşmada: "Bu ödülü tüm kalbimle alıyorum"

tobb etu kampusu

Kampüs mü, kampüs ne arar la Tobbda?*

hastası olunan sözler

Birini suçlamak üzere ileri uzattığın elinin 3 parmağının seni gösterdiğini unutma!*

johann wolfgang von goethe

Niye ki bu bitmek bilmez yaratılış,
Yok olacaksa bir gün her yaratılmış! *

okuduğu kitaptan bi bok anlamayan insan

Belkide gerçekten okumayı, önemli bir değer olarak görmediğimizdendir.
Dünyada Bir Yılda Ders Kitapları Hariç Basılan Kitap Sayısı:*
Amerika:72 000
Almanya:65 000
ingiltere:48 000
Fransa:39 000
Brezilya:13 000
Türkiye:6 031
http://istatistikler.net/okuma.html

türkiye cumhuriyeti nin bölünmesi

usta şair mehmet akif ersoy'un dediği gibi:

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

o meu pe de laranja lima

zeze : "Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. acı insanın yüreğini paralayan, sırrını kimseye anlatmadan birlikte ölmesi gereken şeydi. kollarda, kafada en ufak güç bırakmayan yastıkta kafayı bir yandan öbürüne çevirme cesaretini bile yok eden şeydi." *

ben sokak çocuğuyum abi

bedirhan gökçe'nin hüzünlü bir şiiridir.

Sayfa no: yok
Cilt no : yok
Hane no : yok
Ana adı : ben sokak çocuğuyum abi
Hani şu uçurtması gökyüzünde asılı kalan,
Bilyelerini rüyalarında unutan,
Ve oyuncaklarını masal kahramanlarına çaldıran
Çocuk varya o benim işte, o benim abi...
Sahi bir annem olmalıydı değil mi?
Ben dudaklarımda sokakları besteliyorum oysa!
Sahi abi tadı nasıldı anne sütünün?
Anneler nasıl okşardı çocuklarını?
Anne kokusu nasıldır kim bilir?
Ana ha, bir anne çizebilirmisin benim için,
Karanlığın kar soğuğu parmak uçlarına bir anne?
Ve yanına beni eklermisin abi,
Tıpkı suluboya resimlerdeki gibi sımsıcak?
Sahi abi senin gözlerini kesmiyor değil mi,
Bir köprünün soğuk, gergin ve karanlık bedeni?
Sahi sen hiç seyrettin mi aydedeyi bir köprünün altından,
Üşüdün mü abi kayan bir yıldıza bakarken?
Boşver...
Gel boyat istersen ayakkabılarını.
Ben şu ayakkabıların bağcıklarından asılıyorum hayata!
Gel boyat ayakkabılarını,
Boyat da resmi çıksın dostun, düşmanın tüm kaldırımların.

Sayfa no yok
Cilt no yok
Hane no yok
Yokların varlığında tam göbek bağından hiç yakalandın mı hayata?
Bir de, bir de babam olmalıydı değil mi?
Beni dövecek bir babam bile yok biliyor musun?
Nasırlı ellerinde şevkat arayacağım bir insan.
Kimbilir, bayramlarda neler alır babalar çocuklarına?
Unutmuşum, bayramlarınız da vardı sizin öyle değil mi? Arifeleriniz,
Bayramlarda temize çekilen dostluklar vardı sonra.
Oysa ben kırık dökük ıslıklar ısmarlıyorum güneşe ve mehtaba,
Yankısız, bestelenmemiş ve bestelenmeyecek serseri ıslıklar.
Bir babam olsaydı belki yeterdi.
Çocuk olurdum eskisi gibi, şımarırdım öylesine.
Boşver abi...
Kimin neyine bayram, kimin neyine hediye,
Baba kimin neyine abi?
Sahi senin düşlerin vardır.
Göremediğin rüyanın düşünü kurar mısın hiç?
Ahmet bir düş görmüş geçenlerde.
Köprü altında tanıştık, yorgun ve geç gelen bir gecede.
Utanırken anlattı, anlatırken utandı.
Bir ip bağlamış gökkuşağına,
Bak ana diyormuş uçurtmamı gördün mü?
Ya uçurtmamın gölgesinde bilye oynayan çocukları?
Ahmet'in düşü işte...
Bana düşlerini kiralar mısın abi?
Bedava boyarım ayakkabılarını.
Bana düşlerini, düşlerini abi?
Boşver, boşver...
Bak iyi parlayacak bu ayakkabılar,
En parlak ayakkabılarınla yürüyeceksin yaşama.
Sen düşünme, sokaklar düşünsün beni.
Gazete manşetleri,
Üçüncü sayfa haberleri düşünsün,
isimsiz bir damla gözyaşı düşünsün,
Sen beni düşünme, düşünme be abi...
Nasıl olsa ben,
olmayan ayakkabılarımın sıcaklığıyla basıyorum tüm kaldırımlara,
Olmasa da anne babası sokakların,
Sokak çocuğuyum ben, sokak çocuğuyum...
Kazanılmadan kaybedilmiş bir geleceğin herhangi bir yerinde,
Ben sokak çocuğuyum abi!
Hani şu uçurtması gökyüzünde asılı kalan,
Bilyelerini rüyalarında unutan,
Oyuncaklarını masal kahramanlarına çaldıran çocuk varya,
işte o benim, o benim abi, o benim abi...

(bkz: bedirhan gökçe)

bilmece

şemsi belli'nin bir şiiridir.

Bir güzel kız çocuğu var uzakta
Siyah gözlerinde nem
ismi benim defterlerimde sık sık geçer
Ama size söyleyemem.
Bazen düşünürüm de geçen günleri.
Bir hoş olur ürperirim
"Ben çok kadın tanıdım ama
Onu fazla sevmiştim" derim.

O güzel kız çocuğu şimdi kadındır
Günleri hem aşksız, hem tasasız
Kocası, evi çocukları vardır.
Biri oğlan, biri kız

Kim olduğunu sormayın... söyler miyim hiç
Dallar kuruyunca eğilmez
Defterlerim, şiirlerim bilir onu sevdiğimi
Kendisi bile bilmez.

(bkz: şemsi belli)

sen yoksun

aziz nesin'in güzel bir şiiridir.

Sen yoksun.........
Boşuna yağıyor yağmur...
Birlikte ıslanmayacağız ki.....
Boşuna bu nehir......
Çırpınıp pırpırlanması.....
Kıyısında oturup göremeyeceğiz ki...
Uzar uzar gider..
Boşuna yorulur yollar..
Birlikte yürüyemiyeceğiz ki..
Özlemlerde ayrılıklar da boşuna
Öyle uzaklardayız..
Birlikte ağlayamayacağız ki
Seviyorum seni boşuna..
Boşuna yaşıyorum
Yaşamı bölüşemiyeceğiz ki ...

(bkz: aziz nesin)

binbirinci gece

bekir sıtkı erdoğan'ın şiiridir.

Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı!
Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş...
Aman karanlığı görmesin gözüm!
Beyaz perdeleri, ger yavaş yavaş.
Sıla burcu burcu... ille ocağım!..
Çoluk çocuk hasretinde kucağım...
Sana her şeyimi anlatacağım,
Otur baş ucuma, sor yavaş yavaş.

Güç bela bir bilet aldım gişeden;
Yolculuk başladı Haydarpaşa'dan!
Hancı n'olur, elindeki şişeden,
Birkaç yudum daha ver yavaş yavaş!

Ben o gece, hem ağladım, hem içtim,
iki gün, diyardan diyara uçtum...
Kayseri yolundan, Niğde'yi geçtim;
Uzaktan göründü, Bor yavaş yavaş...

Garibim; her taraf bana yabancı,
Dertliyim; çekinme, doldur be hancı!
ilk önce kımıldar hafif bir sancı;
Ayrılık sonradan kor yavaş yavaş...

Bende bir resmi var, yarısı yırtık,

On yıldır evimin kapısı örtük!
Garip, bir de sarhoş oldu mu artık;
Bütün sırlarını der yavaş yavaş...

işte hancı! ben, her zaman böyleyim,
Öteyi ne sen sor, ne ben söyleyim...
Kaldır artık, boş kadehi neyleyim,
Şu bizim hesabı, gör yavaş yavaş...

(bkz: bekir sıtkı erdoğan)

seviyorum sensizliği

Ceyhun Yılmaz'ın harika bir şiiridir.

seviyorum sensizliği,
sensizliğin içindeki bensizliği.
seviyorum gidişini,
sensizliğimin aynadaki duruşuna gururla bakıyorum.
her halimden belli sensizliğim
belli ki sen vurup gitmişsin.
belli ki sağımdaki solumdaki yaralardan
sen geçmişsin benden
seviyorum sensizliğimi,
sensizliğin kelimesi bile sen'le başlıyor çünkü
sensizlik.
ama sen hiç bilmedin ve bilmeyeceksin ki.
sensizliğin beş dakika öncesini.

(bkz: ceyhun yılmaz)

victor hugo

sen, hergün köşe başlarında
yırtık urbanla kirli ellerinle
avuç açan, sefil insan.

inan yok farkımız birbirimizden.
sen belki tüm yaşamınca dilenecek;
beklediğin beş kuruşu biri vermezse,
ötekinden isteyeceksin.

ama ben, tüm yaşamım boyunca
tek bir kez dilendim,
bir acımasız kalbin sevdası ile alevlendim.
öylesine boş öylesine açık kaldıki elim,
yemin ettim bir daha dilenmeyeceğim!

(bkz: victor hugo)

sen gidince

orhan veli kanık'ın şiiridir.

bilmezler yalnız yaşamayanlar,
nasıl korku verir sessizlik insana;
insan nasıl konuşur kendisiyle;
nasıl koşar aynalara,
bir cana hasret,
bilmezler...

(bkz: orhan veli kanık)

dostlari olmali insanin

dostları olmalı insanın,
aynen gemilerin limanları gibi,

zaman zaman uğradığın,
yükünü boşalttığın,

dalgalar dininceye kadar beklediğin koyunda,
sonra açık denizlere uğurlamalı seni.

geri döneceğin günü bekleme umuduyla
bazen rüzgarlara o açmalı yelkenini.

yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla
halatlarını çözmeli.

seni çok, ama çok özlemeli.
dostları olmalı insanın.

ermiş,bilge,hayatı ezbere okuyabilen,
düşünmediklerini düşündüren,

seni bir cambaz ipinde güvenle tutabilen,
gerektiğinde senin için ateşi yutabilen,

yolunu ısıtan ustan olmalı.
şekillendirmeyi öğretmeli,hayatın çömleğini

sana vermeli soğuk bir kış gününde,
üzerindeki tek gömleğini....

(bkz: oğuzkan bölükbaşı)

terk eden

üstad necip fazıl kısakürek'in şiiridir.

seni dağladılar, değil mi kalbim,
her yanın, içi su dolu kabarcık.
bulunmaz bu halden anlar bir ilim;
akıl yırtık çuval, sökük dağarcık.

sensin gökten gelen oklara hedef;
oyası ateşle işlenen gergef.
çekme üç beş günlük dünyaya esef!
dayan kalbim üç beş nefes kadarcık!

eylül sabahının serinliği

ataol behramoğlu'nun şiiridir.

eylül sabahının serinliğini,
yaprakların serinliğini
ciğerlerime dolduruyorum.

sessizlik ve serinlik
birleşiyor
yıkanmış güvercinler
ve çok uzakta bir tren sesi

her zaman yeniden başlamak duygusu,
doğuyor içimde
her uyanışımda

düşmanlarımı bağışlıyorum,
daha çok seviyorum dostlarımı
her uyanışımda.

eylül sabahının serinliğini,
yaprakların serinliğini
yüreğime dolduruyorum.

(bkz: ataol behramoğlu)

abre los ojos

usta yönetmen alejandro amenabar'ın 25 yaşında çektiği filmimdir. filmde Penélope Cruz*, Eduardo Noriega*, Fele Martínez* ve Najwa Nimri* rol almaktadır. 1997 yılında yapılan filmin imdb puanı ise 7.8'dir.

(bkz: http://www.imdb.com/title/tt0125659/)

Konusu:
Bir hapishanenin karanlık bir hücresinde psikiyatrik tedavi gören 25 yaşındaki Cesar doktora oraya nasıl düştüğünü anlatmaktadır. Oysa Cesar iyi bir geleceği olan, iyi görünümlü bir gençtir. Kaderi o güne kadar yüzüne hep gülmüştür. Bir gece en yakın arkadaşı, Paleyo , Sofia adındaki kız arkadaşıyla tanıştırır onu. Cesar, Sofia'yı görür görmez ona aşık olur ve arkadaşının elinden almakta da bir sakınca görmez. Fakat Cesar'ın peşinde Nuria adında bir kadın da vardır. Cesar bir gün onun eve gitme teklifini kabul eder. Ne var ki Nuria, Cesar'ın Sofia'yla olan ilişkisini öğrenmiştir; arabayı deli gibi uçuruma sürer ve kazada ölür. Cesar ise yüzündeki asla iyileşmeyecek yaralar ve mahvolmuş bir hayatla başbaşa kalır. Tüm doktor müdahaleleri de Cesar'ın yüzünün düzelmesini sağlayamaz...

- 'abre los ojos..abre los ojos... abre los ojos..'

filmin senaryosu harikadır. özellikle konu ilerledikçe, hayal ve gerçeği birbirinden ayırmakta zorlanabilirsiniz. Penélope Cruz'un oyunculuğu görülmeye değer. alejandro amenabar'ın diğer kaliteli filmleride tavsiye edilir.

(bkz: Tesis)
(bkz: the others)
(bkz: Mar Adentro)

marco borriello

21 Haziran 2007'de ortak bonservis kuralıyla 1,3 milyon sterline Genoa'ya satıldı. Kurala göre 2007-2008 sezonunu Genoa'da geçirdi ve 2008-2009 sezonundan itibaren ac Milan'da forma giymeye devam ediyor.

yedinci nesil geldi sözlük bozuldu

bir yazarın kaçıncı nesil olduğu, yazarın karakterini ya da kalitesini belirlemez. yazarın ne zaman geldiğini belirtir.***